Gölgenin Sessizliği
Kapalıydı dünyamın esaret yüklü gözlerin
Zamane aşktan kalma duygularındı ebedi düşlerimin ülkesi
Bilinmez şafağın akan kana boyanmış masum ışıkları misali
Açılmazdı görmeyen gözlerim sanki her şey bir rüyaymış gibi.
Zamansızdı gözlerindeki dökülen yağmur taneleri,
Arsız kâbuslar misali görünmez olur gibiydi.
Biliyorum sen ki düşlerin şafağında kayıp giden bir yıldız,
Biliyorum bendim görmeyen seni suya hasret kalmış bir tohum.
Dalga yüzlü saçlarındı gözlerime doğru savrulanı,
İçimdeki fırtınalı çağlayanlardı bir nebze avutanı,
Gözlerinin fırtınalı kıyısında kaybolmuşçasına yavrusunu bekleyen turna misali,
Beklemekteyim seni senin beni hiç sevmediğin gibi.
Zamansızdır hınzır rüyaların bazen ürkek çocuğu gibi.
İçimdeki çekinik utangaçlığın adıydın.
Çökerken akşamdan kalma sesin, ölümlü kop koyu bakışlarınla bezeli gözlerin,
İçimdeki denizleri kurutur gibi olsa,
Müebbet duyguların çöküyorsa o vakitte ruhuma.
Manasızca yığılıp kalıyorsam yüreğinin ıssız sokak köşelerinde.
Yılgın seraplar kuşatır olmuşsa karanlık geceleri.
Yüreğinde öksüz kalmış masum kar tanesi gibi,
Ölümüne eritiyorsam seni.
Aşkının derin sureti sönüyorsa gözlerimdeki karanlık boşlukta.
Kayıp gidiyorsan bir an,
Sözlerin sessiz sedasız gönlünden silinip tükendiğinde,
Bir daha geri gelmeyecek olan karanlık sabahlarına,
Meltem rüzgârlarının süpürdüğü kalpler ülkesinde,
Seni tek sevenin ben olmadığımın gerçeğiyle çarptığın o vakit,
Düşlerden dökülen karanlık yaşlar,
Islanmış ıssız sokaklarında ölümüne vedalaşırken senle,
Amansız derin bir iç çekişimle,
Uçurumların kıyısında vurduğum vakit seni.
Gözlerim körleşmiş,
Bedenim yaşlı ve çaresizce,
Bilinmez bir yolculuğun tam da orta yerinde,
Kaybolmuştum o vakit içimdeki sensizliğimle.
Bilemezsin ne çok çektim gölgenin sessizliğiyle…
Yılmaz Süslü