Sepetiniz şu anda boş!
Yaşamak;
İlk söylendiğinde şöyle ağız dolusu, hayallerle dolu rengarenk ışıklardan ibaret upuzun bir caddeymiş gibi…
Halbuki yaşam denilen şeyin bu derece spesifik, bu derece zor olduğunu hangimiz tahmin edebilirdik ki tertemiz çağlarımızda?
Küçüklüğümüzde bize anlatılan toz pembe masallardan ibaret kalabilseydi eğer yaşam dediğimiz oyun, bizi tatmin edebilir miydi bu yaşlarımızda?
Yaşamımızda karşılaştığımız ya da karşılaşabileceğimiz en uçuk sorunlar, en dayanılmaz acılardı belki de bizi bu derece bu acı verici ihtiraslı kollara çelik zincirlerle bağlayan.
Bir sorunla yüzleşip, bu sorunu artık atlatabildiğimizden emin olmaya başladığımız zamanlarda, daha büyük bir sorunun bizi bekliyor olabileceği düşüncesinden hiçbir zaman kurtulamadım.
Belki biraz da bu düşünceler sayesinde hayatın bu kadar vazgeçilmez olduğuna kanaat etmişimdir. Her şeye rağmen, hayatta yaşamaya değer hiçbir şey görememiş olsam bile yine de sürdürmeye devam etmemi sağlayan şey bir içgüdü müdür, yoksa sadece bir meraktan mı ibaret?
Samet Erten
Paylaş
Bir yanıt yazın
Yorum yapabilmek için oturum açmalısınız.