Sepetiniz şu anda boş!
[vc_row][vc_column][vc_column_text woodmart_inline=”no” text_larger=”no”]Ben trans bireyim diyerek başlıyor sohbete, şaşkın biraz da merakla bakıyorum yüzüne, sakallarına, bedenine, ses tonu dahil hiçbiri kadınsı görünmüyor.
Gitarını çalıp birşeyler mırıldanıyorken karşılaştık çimlerde, otursana abi sohbet edelim biraz, selam verip gidiyorsun diyor. Anlaşılma ihtiyacının bakışları var, kıramıyorum, karşısına oturup dinlemeye koyuluyorum. Cep telefonunu karıştırıyor, kadına dönüştüğü hallerinin resimlerini bulup göstermeye başlıyor, dakka bir gol bir anasını satayım, trans bireyim diyerek söze başlıyor, kadınsı hallarinin resimlerini gösteriyor. Dinlemeye hevesim kalmıyor, bakışlarımdan hissediyor; “anlatmak iyi geliyor, başka bir amacım yok, rahat ol abi.” diyor.
Askerlik anılarına geçiyor. Komando olarak yazıldığını vurgulayarak “beş tane leşim var, gözümü kırpmadan temizledim hepsini!” diyor. Bakışları ve ses tonu kendisiyle gurur duyduğunu anlatmaya yeterli. Dönüşmeye çalıştığı kadın kimliği ile komando olduğu kimlik örtüşmüyor, ters köşe oluyorum resmen.
Sol bacağının paçasını sıyırıyor ameliyat izlerini göstermek için. Bakışlarım izlerden ziyade kıllarında, benden kıllı maşallah. Kadına dönüştüğünde özellikle yüzündeki kılların izlerini nasıl yok ediyor diye düşünüyorum kaşları da kadın kaşı gibi değil, bu aralar çoğu fabrikadan çıkmış uzaylı gibi olunca.
Kafam iyice karışıyor, dalga geçmek için sürdürdüğü bir oyuna çekmeye çalışıyor olabilir mi?
Hayallerini anlatmaya başlıyor. En büyük hayali pırıl pırıl parlayan pembe saten seksi kıyafetleri ile evinin içinde rahatça dolaşabilmek, “Sekiz aydır Basmanede bir otel odasında sıkıştım kaldım.”diyor.
Sohbet edelim dedi ama ağzımı bile açmadım daha, anlatıyor da anlatıyor daldan dala atlayarak hoooop ordan hoooop burdan.
Bir ay önce sokakta bulduğu kedi yavrusunu gizlice odasına götürüp beslediğini, sevdiğini, geceleri ona sarılarak uyduğunu anlatmaya başlıyor, sevgi dolu bakışları bariz fark ediliyor. Oyun değil, ikna oluyorum. Çaresiz, sıkışmış, yorgun ve yalnız.
İki ay kadar önce sahilde rack şarkı çalıp söylerken görmüştüm, Cem Karaca’dan yaptığım istek şarkıyı büyük bir coşku ile çalıp söyleyince ellilik attım önünde duran gitar kılıfına. Müziği bırakıp sohbete başladı, beste yaptığını çok ses getireceğini falan anlattı, instagramdan ekledim hesabını o da beni.
Konu yine trans kimliğine evriliyor. Kalıcı makyaj ve protez tırnak kurslarını bitirmek üzere olduğunu söylüyor, “Seks işçisi olmak istemiyorum elimde mesleğim olsun diye çabalıyorum” diyor. Sonunun diğerleri gibi olmaması, yok olup gitmemek adına mücadele ettiğini anlatıyor, hüzün ve yorgunluk var sesinde. Takdir ediyorum ve onun adına çok seviniyorum. Beste yapıyor, ek mesleği olsun diye kurslara gidiyor, hedefleri var onlar için mücadele ediyor, sevdim bu genci. Gitmek üzere ayaklanınca “Abi bir mekanla anlaştım, haftada iki akşam sahne alacağım beklerim.” diyor sevinçle, “Hatta arkadaşlarını da alıp gelirsen hava atarım!” diye ekliyor. Üç arkadaşımla birlikte gidiyoruz dediği mekana. LGBT’liler tarzında boyamış yüzünü, videosunu çekip instagramda paylaşıyorum destek olmak adına, arkadaşlar da paylaşıyor. Gerçekten çok keyifli ve coşkulu çalıp söylüyor, arada masalara laf atıyor, istek alıyor, daha çok ısınıyorum bu gence. Onurlu yaşamak adına verdiği mücadeleye bir kez daha hayran oluyorum.
Bir kaç hafta sonra öğlen saatlerinde yazıyor, “Abi konuşmamız lazım!” diyor numarasını veriyor, arıyorum. Üç gündür bilinci kapalı olarak hastanede yattığını, yeni çıktığını söylüyor. Oyuncağını kaybeden çocukların ağlamasına benzer bir iç çekiyor arada sonra hıçkırıklara boğuluyor, ağlamaktan anlatamıyor derdini bir türlü, yavaş yavaş kesiliyor hıçkırıkları; çıbanı patlayınca akan irin misali rahatlıyor. Çok içmiş, hastaneye kaldırıldığı gece, O gün kazandığı tüm parasını içkiye harcamış. Panik atak yüzünden kaybetmiş bilincini, bilirim o hastalığın illetini, yine geleceğinden tekrar atak geçirmekten endişe duyuyor.
Bir saatten fazla konuşup anlatıyor sıkıntılarını, işlerim var bekleyen kusura bakma diyorum. Konuşmamız bittiğinde içimi derin bir üzüntü kaplıyor, iş falan hak getire!
Kaybettiği bilinci bir kaç günde geri gelmişti de hayalleri, umutları uçup gitmiş miydi, kaçırılan balon misali? Yapmak istemediği işlere döner miydi? İnsan ne zaman kendine ihanet eder, çaresiz kalır, azalır, sakinliğini yitirirse kendi yasını tutmaya başlayabilir…
Serap Ergün
[/vc_column_text][/vc_column][/vc_row]
Paylaş
Bir yanıt yazın
Yorum yapabilmek için oturum açmalısınız.