Sepetiniz şu anda boş!
Geceler uzun ve yaşanmışlıklarıyla çalkalanıyordu
Uzaklardan ırak bir köşede ağır ağır şafağın sökümüne dek
Ağır ağır işliyordu zaman
Bir gün uçsuz bucaksız bir bozkırın tam ortasında
Bir an dalıp gidiyor gibiydi
Zamanın çarklarının yavaş yavaş işlediği o vakitler
Eski viraneye dönmüş evinde eski daktilo başında bir şey karalar gibiydi
Çok yokluk çektiğinde elinde kala kala babasının emekli maaşı kalmış
Aza az yetinmeyi öğrenmişti o vakitler de
Hayallerinde hep bir yazar olmak
Anadolu’yu, çekilen çileler satırlarla buluşturmak vardı
Kimi zaman mürekkep alacak para bile bulamaz
Eski bedeni gibi yıpranmış kâğıtlara avuturdu kendini
Gün oldu karnı doydu gözü doydu
Gün oldu ekmeğe muhtaç aç yattı gecelerce
Şafağın ilk saatlerinde yine virane evinde
Eski bir şöminenin ısıttığı odada yazmalara koyuldu
Yolda, kahvehane de hep bu hayalle avuttu kendini
Fakat yılmadı, direndi
Zaman Çağlayan olup aktı
Gökyüzü zafer çığlıklarından kızıla döndü
Bizim yılgın yazar eski daktilosuyla şaheserler yarattı
O çocukken ki utangaçlığından dev bir yazar doğdu
Ama o nereden geldiğini unutmadı
O kalabalık hayranlarından sıyrılıp annesinin mezarında soluğu aldı
Ufak bir kâğıt parçasını toprağın derinliklerine gömdü
İçinde ne fırtınalar kopuyordu bilinmez oracıkta ağlayan kardeşine mani olamadı
Gün geldi mahşeri kalabalık adına efsaneler yazdı
Adına İnce Mehmet oldu kimi zaman
Ama o unutmadı Çukurova’nın çorak sıcağını
Ona Yaşar Kemal denildi
Ama hala o eski Kemal’i.
Yılgın yüreklerde sır olup kaldı.
Yılmaz Süslü
Paylaş
Bir yanıt yazın
Yorum yapabilmek için oturum açmalısınız.