Sepetiniz şu anda boş!
[vc_row][vc_column][vc_column_text]Yalnızlık rıhtımından kalkıp gidiyordu bir gemi.
Umuda yelken açmış bir şekilde.
Yalnız bir şekilde.
Kimse olmadan belki de geri dönüşü olmadan gidiyordu.
Arkasında derince bir yıkıntı bırakarak -beni bırakarak- gidiyordu.
Bekledim, sadece bekledim.
Belki içinde onlarca insanla döner diye bekledim.
Günler, aylar hatta yıllar geçmesine rağmen bekledim.
Bekledim işte.
Geldi.
Geldi işte bir gemi, uzaktan denizi yara yara gelmişti işte.
Aklımda tek düşünce vardı, “Yalnızlığımı giderecek insanlar geldi mi?”diye düşündüm.
Ahh ah bu ne büyük bir hata:
Sevmeyi ve sevilmeyi beklemek.
Meğerse sevmek kendine zulmetmekmiş.
Meğerse onca kalabalığın içinde yalnızlık diye birisi sevilmeliymiş.
Ahh ah yine büyük bir hata:
Meğerse kimseye gönülden bağlanmamak lazımmış.
Meğerse yaşamanın tek sebebi kaybettiğimiz şeyleri unutmamaya çalışmak içinmiş.
Bu unutmadığımız şeyleri sevmek içinmiş.
Bildiklerim, gördüklerim ağır geliyor bana.
Gözlerim feryat figan içinde kan ağlıyor.
Kalbim anıları bir çırpıda silmek istiyor.
Yine geliyorsun işte aklıma unutturup her şeyi.
Uykuları zehir eden yahşi güzelliğin,
Geceleri zindan eden o sırma saçların,
Sokaklarda gezmemi sağlayan amber kokun,
Haram oldu bu gece bu naçiz vücuda.
Hiddet ve üzüntü sararken bedenimi
Yanımda bir tek ben ve ben vardım.
Denizler aşıp yelken açarken mutluluğa
Orada bir tek sen ve sen vardın.
Hoyratça ve üzüntüyle hayata bakarken
Belki de yanımda olmanı dilemiştim senden.
Üzüntünün yeni yuvası gözlerim olmuşken
Yanımda bir tek ben ve ben vardım.
Mehmet Özdemir
[/vc_column_text][/vc_column][/vc_row]
Paylaş
Bir yanıt yazın
Yorum yapabilmek için oturum açmalısınız.