Sığacık Marina
11.11.1111
Sıcak bir yaz akşamı,
Amfi tiyatro,
Gece ılık ve hafif esintili,
Fonda flamenko,
Zamanın durduğu bir an.
Gözlerinde gözlerimdeki anlatılmaz o karanlığı çaresizliği gördüm o an. Bizim birbirimizi sonsuza kadar anlayacağımız o an, susarak ve bakarak. Hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağı o an. Bizi değiştiren bize iyi gelen o bakış. Ben Seni hep o bakışla anacağım.
Şimdi ben o anda kalmak istiyorum. Öncesiz ve sonrasız seninle sende tanıdığım bende.
Bir abim giderken ağlamamıştım bir de şimdi sende. İkiniz de istememiştiniz. Keşke ağlasam bitse bu işkence.
….
Bu yazıya gidişinin birinci ayında yeniden devam ediyorum. Ne çıkacak, kelimeler nereye beni götürecek bilmiyorum ama yazıyorum işte. Milan Kundera da öldü biliyor musun? Belki oralarda bir yerde buluştunuz, kim bilebilir… Kardeşin bir yazı yazdı, biz ağlamaktan okuyamadık bir anda, bizi bırakmayın diyordu. İşte o yazıda ağladım. Sözümü tutamadım bu sefer, çok fazla geldi bağışla.
Ben abimden sonra bunu diyememiştim, kuytu bir karanlıktı. Ama şimdi ailenin yanındayım, gözün arkada kalmasın. Gidenlerden geriye aileleri kalmasa diyorum. Bugün Ankara’da olmam lazımdı, gidemedim sığındım mazeretlerin alasına. Seninle son buluşmamız da birkaç ay önce orada olmuştu, yapamadım oysa doğduğum kente aşıktım ben. Son gündüzde kaldım beni bağışla.
Şimdi sevdiğim tüm kentlerde sevdiklerim yok. Gitmek için bir neden de pek yok. Çay burada da var, film de. Anladım ki Ankara sensiz gülüşün unutuluş mevsiminde, belki bir sonbahar ama şimdi gülüşlerinin içime huzur verdiği mevsimde değil.
Sana bir şiir bırakıyorum. Nasılsa buluşacağız biliyorum, o zamana kadar hep en derin gülüşlerimdensin.
Yazı uzamasın, sözcükler anlamsızlaşmasın, an da bizde kalsın tüm gizemi ile.
“Senden Bana Kalan:
Sonra her şey geçmedi!
Sonra her şey geçmez kolayca;
Herkes kalanıyla yaşar,
Kendinden geriye ne bıraktıysa,
Ne bıraktılarsa ondan geriye…”
(Haydar Ergülen)
F. Rana Arıbaş