Yanlış giden birşeyler vardı. Hayatımın olmazsa olmazları isimli boşlukta süzülüyordum. Bir gövde gösterisinden ibaret tutkuların ağında mizacı kaybolmuş hikayelerin kahramanı gibi hissediyordum. Bir elem bir kederle kavuşsun diye yoktan yere derdi içiyordum, hem de kana kana. İzini kaybettiğim adımlarımın peşine düşmüştüm. Bir kulaç uyku halsizliğinde sayıklamalı rüyalar görüyordum. Toy bir gülüş içimin sesi görevini üstlenmişti. Biriyle tanışmaktan kaçıyordum. Aynalar dost mu, düşman mı? karar veremiyordum. İnsan kendi kafesini elleriyle seçer mi? Nerede dursam oranın yabancısı oluveriyordum. İzahını yapamayıp, hesabını da tutamıyordum kararsız akşamlarımın. İçimin inlerine sığınıp kaldığımda zaman bir küfür gibi ağırlaşıyordu ağzımda. Sussam boynunu büküyordum, konuşsam küstürüyordum kendimi yine kendim denilene. Bir arayış türküsü dolanıyor gibiydi benliğimin kıyılarında. Umarsız çocukluk neşesi çekiyordu canım. Kalbimde rejimler değişiyordu ve bu coğrafya da huzuru aşeriyordum. Anlıyordum hayat başka yerde. Hayalimde gülüşürken yakalanıyorduk birilerine. Tokadı cümlelerinden daha hafif bir figürün açtığı yarayı seviyordum senelerdir. Yalanı kusuyordum körpe batıl inançlarımın üzerine. Bazı gerçekleri boğuyordum bi’ kaşık suda. Utanmakla sevinmek arasında bir yerlerde kederin tarifiyle dans ediyordum. Kendimi arama çağrılarımı cevapsız bırakıyordum. Hayal meyal hatırlıyordum çivisi çıkmış kuşkularımın koyu nöbetlerini. Sonra uyanır gibi oluyordum yalandan doğma ihtirası bol sabahlara. Bir tükürük gibi boğazıma yapışıp kalıyordu konuşamadıklarım. Suskunluğum zamanın akışına engel değildi ne de olsa. Günler kargaşaya çalarken, hasta ve yorgun bir biçimde olmayana özlem duyuyordum. Olmayana benzerdi her şey, incelirdi yaşamak hevesi yokluğa bürünürdü. Olmayana yazılırdı şiirler, olmayana adanırdı hayatlar. Bir aşk işgaline uğrardı ürkek kalbim. Cesaretin adı yeniden yazılırdı. Biliyordum, yanlış giden birşeyler vardı. Onca şeyin arasından bir tek bunu biliyor olamazdım. Kendime gafil avlanırdım. Usulca yanaşır kendimden, kendime bakardım. Aldırmadan olana bitene, huysuz kavgalara tanık olacaktım. Kumarsa yaşamak, ben hangi odada saklanırdım? Yarından beklenen bugünü gücendirenken ötesi yoktu. Söylersem içimden geçenleri olmazdı. Dünya dursa, elini çeker miydi günahlar benden. Yoklardım, ruhum hala hayatta mıydı? Tekinsiz bu yol, gölgeme saklanmış hüzün her yanı sanki ayrı bir rüyaydı.
Ece Dirhemsiz