Yaz ve Yarat Çemberi

Hatırlatıcı

Geçenlerde bir gün kısa bir yolculuk yapmak için bindiğim trende bir beyefendinin yanına oturdum. (Hikaye asla o beyefeniyle ilgili değil) Kulaklıklarım takılı vaziyettte yolculuğum başlarken kendisine gözümün kenarıyla baktım. Telefonunda müzik seçimi yaptığını ve onun da kulaklıklarının takılı olduğunu fark ettim. Başımı trenin beyaz, sakız lekeleriyle dolu olduğu yere çevirdim. Kendisinin yüzüne hiç bakmadım. Ne yolculuğun başında nede sonunda.

Yolculuğuma eşlikçi müzikle dalıp giderken 2. durağı çoktan geçmiştik bile. Kapılar açılırken karşımızda oturan çift kalkmak için hazırlandı. Yanımdaki beyefendi onlar daha rahat geçebilsinler diye harekete geçip onlara yol verdi. O hareket ederken parfümü yayıldı. Bu koku bana çok tanıdık gelmişti. Zamanda geçmişe gittiğime emindim ama o sırada nerede olduğumu tam olarak hatırlamamıştım. Hatırladığım bir kaç his vardı. Üşümek, açlık, sıkılmışlık….

Beyefendiyi daha çok koklamak isteğim sapıkça gibi görünebilir. Ama o kokuya takmıştım. Beni götürdüğü yeri bilmek ve tam olarak oraya varmak istiyordum. Bunu daha önceden de yaşıyodum. Geçmişten yeni izler bulmak beni hep heyecanlandırmıştır.

Geçmişten bazı anlar seçeriz. Bu anıları zamana yayılı şekilde; insanlara anlatır, kendimize hatırlatırız. Bu tekrarlanan anılar haricindekiler unutulur. Anıların bir çok hatırlatıcısı vardır. Fotoğraflar, şarkılar, yemekler, benzer bir tanıklıklık, eşyalar, yazılar veya  kokular. Bir anıya ait hatırlatıcı çıkarsa,  hafızanızda dipte kalan bir anı çıkar oradan. Geçmiş silinmez, sadece aşşağıda kalır. Geçmişte yolculuğumda bu hatırlatıcılarda beni bu sefer koku götürmüştü.

……
Güneş almayan bir evin genişçe salonundayım. (Salon bir evin girişindeki ilk alan olarak kayıtlardadır. Halk tarafından tartışma konusu olan salon kimisi içinde oturma odası ile eş değerdir). Halıda oturuyorum. Halı katur kutur. Ellerimi destekleyip oturduğumda ellerim kesilircesine acıyo. Bizim evde kışlıkları çıkarınca eve yayılan bir koku burada da  var. Anneme sorduğumda öğreniyorum adı naftalin. Evin her yeri ondan kokuyo. Uzunca bir yoldan gelmişiz geleli daha 1 gün olmuş. Salon dediğim yerde, yolculukta molalarda görüp aldığımız oyuncaklarım var. 3 tane bebek. Kafaları normal barbie bebekten büyük. Saçları o kadar az ki, dikildiği yerler gözüküyo ve zaman zaman kopuyo. Kollarına dokunmaya çekiniyorum. İncecik bir plastik. Ellerime sinen plastik kokusu.

Evde görünmez hissediyorum kendimi. İnsanların beni fark etmemesi oyun oynarken işime geliyo. Utangaç biri olduğumdan nasıl oyun oynadığımın görülmesini istemiyorum. Oturduğum yerden kalkmadan oynuyorum salonun bi köşesinde. Önümden birileri geçiyo sürekli. Fark etmesinler diye ayaklarından seçip bakıyorum kimlerin geçtiğine. Evde bir yerleşme hakim. Annem acelesi varmış gibi davranıyo. Hem kahvaltı hazırlamaya çalışıyo hem bavulu boşaltıyo hemde ev sahiplerine birşeyler anlatıyo.
Daha sonra kahvaltı yapmaya gidiyoruz. Mutfak oldukça soğuk. Geldiğimiz yerde sıcaktan terlerken burası soğuktan karnımı ağrıtıyo. Annemin kucağındayım. Annem beni yediriyo.

Evin sahiplerinden biri sevgi belirtisi olarak kollarımı, bacaklarımı cimciriyo. Canım yanıyo ama bana olan sevgisini hissetmek iyi geliyo, gıkım çıkmıyo. Bazen ağlayacak gibi oluyorum ama hissettirmemek için sıkıyorum kendimi. Onun sevgi yöntemi buysa benim bundan mahrum kalmamak için canımın acıdığını hissettirmemeliyim gibi birşeyler düşünüyorum. Anneannem.

Evin sahiplerinden diğeri geldiğimiz yerde hiç duymadığım kelimeler söylüyo bana. Bunları ilk mimiksiz yapıyo. Anlamak için gözlerinin içine bakıyorum. İyi mi birşey söylüyo kötü mü anlamak için gözümü ayırmıyorum ondan. Kısa bir sessizliğin ardından kahkahayı basıyor. Onun sevgi belirtisi de bu diye düşünüyorum. Her anlamadığım bişey söylediğinde aynı bakışı yapıyorum, o gülsün diye. O da gülüyo. Dedem.

Yemek bitiyo. Annem oyuna devam etmem için kucağından indiriyo beni. Salona bebeklerimin  yanına gidiyorum. Evde Annem Dedem Anneannem ve ben varız. Kapısı kapalı bir odadan biri çıkıyo. Koku kendisinden önce geliyo. Beni sevip sevmediğini hatırlamıyorum o gün evden çıkarken o. Ama o kokunun kime ait olduğunu çok iyi hatırlıyorum .

Beyefendinin parfümünden aldığım koku dayıma aitti. Geçmişte gittiğim yer Annemin memleketiydi ve ben 5 yaşındaydım.

Kardelen Yılmaz

kardelen yilmaz

 

İlgili gönderiler

Bir yanıt yazın