Sepetiniz şu anda boş!
[vc_row][vc_column][vc_column_text]Öyle çok isterdim ki…
En çok sabrı öğrenmek isterdim onlardan ve bu kadar açık duygularım olsun isterdim.
Mesela Barış çiçeği ile bir dilimiz olduğunu hissediyorum. Darwin onun saksısına işedi ve Barış çiçeği öldü. Hayatımda ilk kez bir çiçeğin ölümüne üzüldüm.
Sonrasında bu üzüntüme biraz olsun teselli olması ümidiyle daha gösterişli, büyük yapraklı, bol çiçekli bir barış çiçeği aldım. Ama hiç o eski barış çiçeği gibi değildi, geldikten sonra yaprakları yere doğru eğildi.
“Susuz kaldı galiba.” dedim suladım, vitaminler verdim ama o hala aynı. Bir sebepten mutsuz. Sebep nedir, henüz anlayamadım.
Ben de onlar gibi duygularımı açıkça ifade edebilmek isterdim; üzüldüğümde, sinirlendiğimde, sevindiğimde bu kadar açık belli edebilmek… Her şeyin birazını içime atıyorum, birazını yaşıyorum; asla tam olarak hissimi yaşayamıyorum. Mesela mutlu olduğumda çok utanıyorum, inan sebebini hiç bilmiyorum.
Barış çiçeğine döneyim, onlar gibi sabırlı olmaya: Günlerce, haftalarca bir yaprak açmaya hazırlanıyor. Aylarca yıllarca bir çiçek açmaya hazırlanıyor. Biliyor muydun? Avokadodan meyve almak beş yıl ile on üç yıl arasında değişiyor. Beklemeyi, doğru olanın olmasını bekleyebilmeyi isterdim en çok. Çocukken de istediklerim hemen olsun, isterdim şimdi de öyle; bunu değiştirmeyi dilerim.
Bir de çiçekler gibi kokayım isterdim, ıhlamur gibi mesela düşünsene koca bir beş yıl bekliyorsun çiçek açmak için. Biz dayanamazdık.
Ve hepsinin asıl yaşamı kökleri, bitkilerin dünyasından olsaydık yaşam ne kadar net, renkli ve keyifli
olurdu. Düşünsene bütün şehir salınıyor, rüzgarla herkes dans ediyor. Ne harika olurdu gerçekten…
Hatice Yıldız
[/vc_column_text][/vc_column][/vc_row]
Paylaş
•
Elinize zihninize sağlık..
Bir yanıt yazın
Yorum yapabilmek için oturum açmalısınız.