ZANNLAR, İTHAMLAR ve YARGILAR

Yazar:

dk okuma süresi

İllüstrasyon:Aİ&Canan Kılınç

İllüstrasyon:Aİ&Canan Kılınç

Öncelik, kendi sınırlarımıza, yargılarımıza bakabilmekte. Elimizde iki ucu keskin bir bıçak mı tutuyoruz yoksa nalıncı keseri mi?

Bir olaya, duruma, kişiye yargılardan ve zanlardan bakıyorsak elimizde tuttuğumuz iki ucu keskin bıçak bizi de keser. Nalıncı keserine girmiyorum bile şimdilik…

 

Zann, her iki tarafı da keser. Zann ve yargı, geçmişte birileriyle yaşadığımız bir olay sonucunda bilinçaltımıza kodladığımız ya da kodlanan kayıtların halidir. İçsel sesimiz ile gerçeği bilsek bile devreye giren kayıtlarımız, korkularımız, kaygılarımız; bizi bizden ederken aynı zamanda yaşayabileceğimiz, yapabileceğimiz güzelliklerden de alıkoyuverir bizleri. Üstüne üstlük onları gerçek kabul ederiz. 

Hangi tarafından bakarsak bakalım, zannlarımızın gerçeklik payı karşılıklı itiraflarla mümkündür. Aksi takdirde bu zann ve yargılar, bizleri paranoyaya sürükler. Bu durum, akıl ve ruh sağlığımızı bozduğu gibi bedenimize de hastalık olarak yansımaktadır. 

 

Bir zann ve yargıya düştüğümüzde bakılacak o denli çok şey vardır ki: Korkularımız, o anki psikolojimiz, içinden geçtiğimiz yıkım, aileden alamadıklarımız, kendimizden şüpheye düşmemiz (düşürülmemiz), dışarıdan gelen verileri kendi üzerimize yüklemelerimiz, her şeyi bizimle ilgiliymiş gibi algılamamız, başkalarının kendileri ile ilgili alanları bizimmiş gibi sahiplenmemiz… Listeyi uzatabiliriz. Şayet çok fazla zan ve yargıya düşüyorsak okları kendimize çevirmekte fayda vardır. Düşüşün altında nedenler vardır, anlamak için güven duyduğumuz birilerinden destek almak önem arz etmektedir. Altında yatan nedelerin bilinçaltındaki kod ve kayıtlardan kaynaklandığına emin olabilirsiniz. Örneğin, Elalem çetesinin eylemlerimizi veya sözlerimizi yargılama korkusu ve zannı bu kayıtlardan biri. Oysa kendimizden razıysak, davranışlarımızdan şüphemiz yoksa, içsel verilerimizde ve kalbimizde kendimizi onaylıyorsak dışarıda olan hiçbir şey bizi etkilemeyecektir. 

Buradaki en önemli nokta, iç dünyamızda kendimize ne kadar dürüst, açık, şeffaf yaklaştığımızla ilintilidir. Sahi, herkes kendine ne kadar açık bir kitap gibi?

 

Şimdi elimizi kalbimizin üzerine koyup sesini duyabilmek için başımızı eğebildiğimiz kadar eğip kalbimize kulak verelim. İki ucu keskin bıçağı kalbimize  saplamadan ve nalıncı keseri gibi kendimize yontmadan. 

 

Hala mı duyamıyorsunuz? Bütün sesleri susturun; açık TV’nizi, müziğinizi, sürekli elinizde tuttuğunuz telefonunuzu, ve pek tabii zihninizi… 

 

Zihninizden akıp giden düşünceler arasında kendi içsel sesinizi duymaya başlayacaksınız.

 

Hatice Başal

La inocente Hatice Başal

Bir yanıt yazın