Yaz ve Yarat Çemberi

ANKSİYETENİN RAHMİNDEN DOĞAN

İllüstrasyon:Aİ&Canan Kılınç

Kaçarım kendimden haykırışıma yakalanmamak için. Yalancı bir oyunu sahneye koyup benliğimi unutasımın geldiği her an vücudumda hissettiğim gerginlik bana yolumun yanlışlığını gösterir. Yanlış olsa ne yazar, kimin var doğruya cesareti? Yaşamın mutluluğu bazen bacağını masa yapıp yazı yazıyor olabilmekte ve arkadan gelen umut dolu şarkılarda, notalarda olabilir mi?Karanlığı arzulayıp depresifliği güvenli bulan tarafım seninle barışmak istiyorum. Anlıyorum seni yani kendimi, ama bugün güneş var, bolca gezmeye uygun bir gün. Albert Camus dahi güneş güzellemesi yapıp ışığın umut hissettirdiğini belirtmez miydi? Elbette paçamızdan yakalandığımız sorumluluklar var. Elbet kurtulmak gerekir tüm bunlardan. 

 

Peki her sorumluluk yük müdür? Sorumluluk hakkındaki kalıpsal düşüncelerimizi aşarsak hislerimiz ve beden duyumlarımız da değişmez mi? Anksiyete’nin rahminden doğan varlığım göbek bağını kesmeye hazır mısın? Doğmak ne korkutucu… Rahimden çıktığın o ilk an hem keşfetmen için seni bekleyen koskocaman bir alan hem de… Bilinmezliğin tam ortası… Güvensiz. Tanımadığın bir alan, arkanda burayı sana tanatacak bir yetişkin var mı, emin değilsin. Varsa o gerçek bir yetişkin mi? 

 

Anksiyete’den doğma Mükemmeliyetçilili’den olma bir Oblomov. Sorsan onlara ‘Ne alakası var yahu?’ Bilmem, bir alakası olamaz mı? 

 

Kırgınlığımı göstermek istediğimde bir duvar… Her denememde aşamadığım o duvarı görmeye başlayınca arkamı dönüp gidişlerimin artışında dostlarım oluyor yegane limanım. Kucaklarında döküyorum yaşlarımı gözümden, dinemeyen öfkem beni diri tutuyor. O kadar diri ki kaskatı kesiliyorum. Bu katılık ruhumu yakıyor. 

 

Kalbimin sıkışıklığı ‘Yazma, kaç.’ dermiş gibi bana, ama ben tüm kaçmalardan sıkıldım. Yüzleşmelere hazır olup olmadığımı bilmesem de yüzleşmelerin tamamlanıp, kargaşanın en üst seviyeye çıkmasıyla tüm varoluşun yıkımından sonra gelen dinginliği özlüyorum. Depresyon, Tanrı Şiva tarafından gönderilen kozmik bir dansın parçası mı  acaba, diye düşünmeden edemiyorun. Düşlerimde kayboluyorum, Nilgün Marmara gibi olma ihtimalimden kaçıyorum. ‘Kaçtığın her şeye bir gün yakalanırsın..’ düşüncesi dimağımı meşgul ediyor. 

 

Kaygının pençesinde bir anksiyete krizi boğuluyorum galiba, nefesim yerinde mi, galiba bu bir kalp krizi… Anksiyete’den doğma Bir Anksiyete. 

 

büşra durmuş

Büşra Durmuş

Bir yanıt yazın