Sepetiniz şu anda boş!
[vc_row][vc_column][vc_column_text woodmart_inline=”no” text_larger=”no”]Bir göz kırpışı gibiydi kuşların uçması. Kanatlarını kırpıştıra kırpıştıra ahenkle havalanmasını izlemek bir sevince ortak olmak gibiydi adeta. Tıpkı her göz kırpışımızda sabahları birbirine değdikçe sayısız sefersiz kere halden hale giren kirpiklerimiz sayesinde bir açılıp bir kapanan ve en sonunda dünyaya açılan gözlerimizle aynı sevinci hissetmek gibi. Bir kuş gibi özgürüz belki de onlar da kendi kanatlarıyla yepyeni bir güne, yepyeni bir dünyaya açılmıyorlar mıydı? Kirpikler de gözümüzün kanatları değil miydi? Kuşlar gibi bir uçuyor bir konuyor, bir var bir yok, bir bakıyor bir bakmıyor. Kirpikler ve kanatlar…
Ya da gelmekte olan bir hapşırığın önce yüzümüzü, gözümüzü, içimizi titretmesi gibi. Daha hapşırmadık ama hapşırmak üzereyiz, hazırlık aşaması içimizde bir pır pır hissi. Sanki birazdan öpüşecek iki insan gibiydi de içinde sayısız sevinçle heyecan karışımı dalgalar, birazdan olacak,henüz olmadı.
Ya da bir kahkaha öncesi bir kıkırdama, küçük küçük dalgalar, birazdan patlayacak bir kahkaha, henüz olmadı.
Veya suyun kaynamaya çıkacağı o an gibi pıt pıt pıt küçük kabarcıklar, birazdan kaynayacak, henüz kaynamadı gelmekte olanın habercisi.
Hepsinin kanatları var başka bir ana evrilmek için.
Sanki her biri bir kavuşma, vuslat öncesi gibi.
Uçtuğunda, gözlerini açtığında, hapşırdığında, öptüğünde, kahkaha attığında, kaynadığında erdiği gibi. Her biri dönüşerek muradına erdi.
Artık geriye dönüş yok, bir kahkaha kıkırdamaya dönemez. Kuş uçtu önceki haline, o sürece tekrar dönemez. oldu bitti.
Yeniden yepyeni olanla başlayacak her şey tekrar.
Hep başa dönme.
Hiçbiri birbirine benzemeyen yeniden yeni ermeler, muratlar…
Sonsuz kere hep bir yenisi ve hepsinde yeni tatlar.
Leyla Özceylan
[/vc_column_text][/vc_column][/vc_row]
Paylaş
Bir yanıt yazın
Yorum yapabilmek için oturum açmalısınız.