Sepetiniz şu anda boş!
Yazar:
Paylaş
Damlanur Özsoy Geleceğe Mektup etkinliği için yazdı;
Sevgili ismini, kim ve ne olduğunu bilmediğim insan:
Ben, kelimelerle yirmibirinci yüzyıldan sonsuzluğa uzanmak isteyen bir küçük insanım. Okuyan, yazan, düşünen, bazen neşeli ama daima hüzünlü bir insanım. Daima hüzünlüyüm diyorum çünkü hayat biraz sevinç çokça hüzün gibi geliyor şu sıralar. Neden böyle söylediğimi okudukça anlayacaksın.
Her çağdan temsilen bir insan getirsek eminim çağındaki kötülüklerden, erdemlerin ve değerlerin çiğnenişinden söz edecektir. Bir söz vardır ‘Tarih tekerrürden ibaret’ diye. Geçmiş dönemlerde yaşanmış olayları okuduğumda ya da eski dönem insanlarının, yaşadığı çağdan bezmişliğini ifade eden satırlarını gördüğümde şunu anlıyorum: Her çağ hem iyiliği hem de kötülüğü beraberinde getiriyor. Yani salt iyilik veya salt kötülük bir çağı tanımlamaya yetmiyor. En muhteşem icatların dünya meydanına serildiği bir dönemde, toplumlar en büyük yıkımı yaşayabiliyor mesela.
Her çağın insanının olduğu gibi benim de serzenişlerim var.
Yazacaklarımdan birileri ders alsın diye yazmıyorum. Çünkü geçmişte, insanlar yaşanılanlardan ders alsın diye yazılmış yüzlerce nasihat kitabı var. Fakat bu kitaplardan hiç ders alınmadığını üzülerek görüyorum. Bu yüzden yazacaklarım sadece küçük bir insanın yani benim, yaşadığım dönemi nasıl gördüğümdür.
Sevgili ismini, kim ve ne olduğunu bilmediğim insan:
Benim çağım doğa harikası gürül gürül şelalelerin, alabildiğine yeşil ormanların seyretmeye doyum olmayan görüntülerinin televizyon ekranında boy boy reklamlarla sunulduğu fakat gerçekte göllerin kuruduğu, ağaçların kesildiği, hayvanların gözyaşı döktüğü bir çağ.
Benim çağım ağaçlardan üretilmiş bembeyaz kağıtların üzerine satırlar dizmekle yetinmeyen insanların, orada burada ağaçların gövdelerine kanırta kanırta -elli, yüz yıl sonra bedenlerinin dahi bu dünyada kalmayacağını bile bile- isimlerini yazdığı ve evlerin, binaların duvarlarını manasız şekil ve yazılarla doldurarak, yaptığı davranışın izinsiz ve çirkin bir iş olduğunun şuurunda bile olmadığı bir çağ.
Benim çağım iyiliğe ve erdeme dair ne varsa en başta ahlakı, doğruluğu delicesine savunan insanlar tarafından çiğnendiğini gördüğüm ve bu durumun yeri göğü inletmesi gerekirken lâl olunmasını hayretle izlediğim bir çağ.
Hep şikayet ediyorum sanmayınız. İyi şeyler de var. Mesela anılarınız, fotoğraflarınız küçücük telefonların hafızalarında depolanıp, saklanabiliyor. Ama ne yazık ki toplumumun hafızası teknoloji kadar gelişmiş bir seviyede değil. İnsanlar unutkan. Bu unutkanlık hem bir lütuf hem de bir lanet gibi. Yaşama devam etmek için acıları, üzüntüleri unutmak daha doğrusu bunlara alışmak gerekiyor sanırım. Ama toplumun hafızası her daim canlı olmalıdır ki yaşanılanlardan ibret alıp geleceğe daha sağlam adımlarla yürüyebilsin. Fakat geleceğe doğru sağlam adımlarla yürümeyi bırakın, halihazırda mevcut bazı iyi şeylerin de sakatlanmaması için dua ediyorum ben.
Evet, bu çağ teknolojinin belki hiç olmadığı kadar ilerlediği, yapay zekanın ortaya çıktığı, insansı robotların üretildiği ama aynı zamanda insanlık denen mefhumun adeta bir sis bulutu altında kaybolmaya başladığı, iyiliğin sıradanlaştığı, kötülüğün aleladeleştiği bir çağ.
Bu çağ telefondan telefona iletmek istediğiniz mesajın saniyesinde ulaştığı, ama insanların gönlüne ulaşmanın gittikçe zorlaştığı; gönül tıkanıklığının, idrak bulanıklığının yaşandığı bir çağ.
Bu çağ, sevgili insan, çağ açıp kapatmayı bırak insanların artık kitap kapağını açmaya dahi üşendiği bir çağ.
Bu çağ insanlara hâlâ çöpün nereye atılması gerektiğini gösteren tabelalara ihtiyaç duyulduğu bir çağ.
Bu çağ kötülüğün virüslerden bile hızlı yayıldığı, iyiliğinse azimle, inatla kötülüğe rağmen vücut bulmaya çalıştığı bir çağ.
Kişisel gelişim adına faydalı videolar, kitaplar, filmler üretiliyor ama bütün bu gayretlere rağmen toplumsal gerileyiş son sürat devam ediyor.
Bu çağ haber kanallarından savaş haberlerinin verildiği, hırsın ve doyumsuzluğun toplumları nasıl bitirdiğinin gözler önüne serildiği bir çağ. Bu çağ da her çağ gibi insanın insanı yok ettiği bir çağ!
Fakat bu çağa rağmen ben içimde yine de inatla iyilik ve umut taşımak istiyorum. Öyle büyük büyük hayaller değil hayallerim, nerede bir iyilik kırıntısı varsa onu toplamak, kalbimi onunla doyurmak istiyorum. Umarım, sevgili insan, sen de hangi çağda yaşıyorsan o çağdan bağımsız bir iyilik yumağı bulabilirsin kendine, üç günlük dünya hayatında oyalanabilmek ve onurlu bir yaşam sürebilmek için…
Damlanur Özsoy
Bir yanıt yazın
Yorum yapabilmek için oturum açmalısınız.